Kıbrıs is Calling! Gelsene...



Kıbrıs'a bahar geldi. Aylardan sonra şimdi yine kendini güçlü hissetme zamanı. Her şeyi başarabilirmişim diye kendimi güdüleme dönemine girdik, hayırlı olsun.



Başarmak kelimesini pek sevmem çünkü ben fark ediyorum ki fazlasıyla başarısız bir insanım. Özellikle toplumun kriterleri baz alındığında tam bir fiyasko sayılırım: ne elimde tuttuğum adam gibi bir eğitimim var, ne gelecek vaad eden bir kariyer sahibiyim, hamarat değilim, az - biraz pisim, hele hele çok becereksizim, elimi attığım her bitki ölür, bir dolma dolduramam mesela, çocuk da yapamadım yaşım 30 oldu, hayırsız evlat sayılırım belki, kilo veremem, sebat etmem, sabırla bir şeyi hiç mi hiç bekleyemem falan filan.... Çünkü tüm bunları başarmak için kazanmak lazım ve o da demektir ki denklemin diğer ucunda (artık ne varsa) ters oranda etkilenmeli ve dengeleri bozmaktan kaçınırım. İçinde bir grup kavramı gizli, taraflardan biri başardı ve diğerine ne oldu? Düşünmeden yaşamak elimden değil, yapamam.

Neymiş, başarmak kelimesi biraz da bencil olmakmış, tarafını seçmek. İdealist olmak demekmiş ki bu tür güdülerden nefret ederim. Başarma gayesinden hatta o kadar uzak kalmak isterim ki grup ile yapılan spor faaliyetlerinden bile kaçarım. Zaten pek kimseler de benimle oynamaz çünkü ben hiç bir zaman kazanan olmadım.





Kıbrıs'ı belki biraz da bu yüzden içtenlikle seviyorum bana kendimi yetersiz hissettirmiyor. Öyle küçük bir dünya ki bu -atom gibi- her bir köşesinde derin ama fantastik hikayeler var. Başkaları onları göremiyor şaşırıyorum. 
Yeni bir projem var aklımda. Güzelyurt'un tüm güzel eski evlerini fotoğraflamak istiyorum. Çünkü hepsi çok fantastik ve bombastik.

Yorumlar

Popüler Yayınlar